Kayıtlar

Kasım, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Teknolojinin Günlük Hayatımıza Etkisi

 Teknolojinin olmadığı bir gün geçirebilir miydim? Bu soruyu kendime her sorduğumda teknolojinin ne kadar da fazla hayatımda olduğunu fark  ediyorum. Sabah alarmından telefonuma bakmadan uyanabilir miyim? Teknoloji hayatımızı kolaylaştırdığı kadar, bazen bizim hayatımızdan bir şeyler de alıyor. Eskiden aileler yemek masasında sohbet ederdi; şimdi herkesin elinde bir telefon, kafalar ekranlara gömülmüş. Arkadaşlarımla dışarıda zaman geçirmek yerine, çevrimiçi oyun oynayarak eğlenmek daha eğlenceli geliyor. Peki, bu bir kayıp mı, yoksa bir dönüşüm mü? Tabii ki, teknoloji olmasaydı bugünkü hayatımızı hayal etmek zor olurdu. Eğitim, sağlık, ulaşım… Hepsi teknolojinin bir hediyesi. Ama bazen düşünüyorum, bu kadar bağımlı olmadan teknolojiyle dostça bir ilişki kuramaz mıyız? Belki de çözüm dengeyi bulmaktan geçiyor. Teknolojiyi araç olarak görüp, hayatımızın merkezine koymadan kullanabilmek… İşte bu, her birimizin öğrenmesi gereken bir beceri.

Dijitalleşmenin Tarih Araştırma ve Yazım Süreçlerine Etkisi Tarih Performans Ödevi

Dijitalleşme, tarih araştırma ve yazım süreçlerini köklü bir şekilde değiştirmiştir. Geleneksel yöntemlerden farklı olarak, dijital araçlar bilgiye erişimi kolaylaştırırken yeni zorluklar da ortaya çıkarmıştır.                                                                                                                                         Dijitalleşmenin olumlu etkileri arasında kaynaklara hızlı erişim, zaman ve maliyet avantajı, dijital araçların sunduğu kolaylıklar, kaynak çeşitliliği ve paylaşım olanakları öne çıkmaktadır. Dijital arşivler sayesinde araştırmacılar, fiziksel olarak gitmeleri gereken arşivlere çevrimiçi erişim sağlayabilmekt...

Öğretmenler

Öğretmenler, bizim için çok önemli insanlardır. Sadece ders anlatmakla kalmaz, aynı zamanda bize hayatı öğretirler. Her gün okula gelip sabırla bize bir şeyler anlatmaya çalışırlar. Bazen bir konuyu anlamadığımızda tekrar tekrar açıklarlar ve bizim başarılı olmamızı isterler. Öğretmenler, sadece bilgi vermez. Onlar, doğruyu ve yanlışı ayırt etmemize de yardımcı olurlar. Örneğin, bir hata yaptığımızda bize kızmak yerine nerede yanlış yaptığımızı gösterirler. Bu da bizim kendimizi geliştirmemizi sağlar. Bazen de öğretmenler, bizim en büyük destekçimiz olurlar. Üzgün olduğumuzda bizi dinler, korkularımızı yenmemize yardım ederler. Onlar olmasaydı, belki de birçoğumuz ne yapmak istediğimizi bilemez, kendimizi kaybolmuş hissederdik. Sonuç olarak, öğretmenler bizim yolumuzu aydınlatan rehberlerdir. Onlara teşekkür etmek ve değerlerini bilmek bizim görevimizdir. Onların bize kattığı her şey, geleceğimizin bir parçasıdır.

Montaigne Denemeler Körü Körüne İnanmak

 Montaigne sorgulayıcı bir zihin yapısının önemini vurgular. "Körü körüne inanmak" üzerine yazdığı kısımda, insanın her söyleneni sorgulamadan kabul etmesinin tehlikelerine dikkat çeker. Ona göre, inançlarımızı oluştururken aklımızı kullanmalı, delil ve mantık aramalıyız. Çünkü sorgusuz bir inanç, bizi yanlış yönlendirebilir ve kendi fikirlerimizi geliştirmemizi engelleyebilir. Bu durum, bireyi başkalarının düşüncelerine bağımlı hale getirir ve özgür düşünceyi yok eder. Bence de körü körüne inanmak, insanın kendi aklını kullanmaktan vazgeçmesi demektir. Bir öğrenci olarak bize sürekli "araştırın ve sorgulayın" denmesinin sebebi budur. Eğer sadece duyduklarımızla yetinirsek, hatalı bilgilerle dolu bir dünya görüşü oluşturabiliriz. Montaigne’in bu fikri, hem geçmişte hem de bugün bireylerin özgür düşünceye ulaşması için bir rehber olabilir. İnsan, doğruyu bulmak için düşünmekten ve sorgulamaktan vazgeçmemeli.

Montaigne Denemeler Yalnızlık

 Montaigne, "Yalnızlık" bölümünde insanın kendiyle baş başa kalmasının ne denli önemli olduğunu vurgular. Ona göre, yalnızlık bir kaçış değil, insanın kendini tanıması için bir fırsattır. Günümüzün koşuşturmacası içinde, sessiz bir an bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Ancak bu sessizlik, hayatın gürültüsünden uzaklaşarak zihnimizdeki karmaşayı sakinleştirmenin bir yoludur. Montaigne, yalnız kalmayı bir zayıflık değil, aksine bir olgunluk göstergesi olarak görür. Çünkü insan, ancak yalnızken kendini ve düşüncelerini derinlemesine anlayabilir. Bencede Montaigne'in yalnızlık üzerine olan düşüncelerine katılıyorum, Montaigne’in yalnızlık üzerine söyledikleri bana da anlamlı geliyor. Bazen dersler, arkadaşlık ilişkileri ve sosyal medya gibi şeyler, insanın kendiyle baş başa kalmasını zorlaştırıyor. Ancak kendime zaman ayırıp düşüncelerimi dinlediğimde, neyi gerçekten istediğimi daha iyi anlıyorum. Yalnız kalmak, hayattan kaçmak değil; kendimizi bulmak için bir yol...

Montaigne Denemeler Vicdan Üstüne Kısmı

 Montaigne’in Vicdan Üstüne kısmındaki yazısında, insanın iç sesi olan vicdanın, doğru ve yanlışı ayırt etmedeki önemine değiniyor. Ona göre, vicdan insanın en güçlü rehberidir ve gerçek huzuru bulmak, onunla uyumlu yaşamakla mümkündür. Bu fikirde, bana vicdanın hayatımızdaki yerini sorgulattı. Çünkü her zaman başkalarının kurallarına ya da toplumun beklentilerine göre hareket etmek doğru olmayabilir. En önemli şey, kendi içimizde doğru olanı bulup buna göre davranmaktır. Vicdan, bir nevi içsel pusula gibidir. Yanlış bir şey yaptığımızda hissettiğimiz rahatsızlık, doğru bir karar verdiğimizde ise hissettiğimiz huzur, hep bu pusulanın işaretleridir. Bazen dış etkiler bizi yanıltabilir, ama vicdanın sesi, her zaman dürüst ve nettir. Montaigne’in bu konudaki görüşleri, insanın her durumda kendisiyle barışık kalmasının ve başkalarını değil, kendi iç sesini dinlemesinin önemini vurguluyor. Bu, bana daha bilinçli ve adil bir birey olma konusunda fikirler verdi.

Montaigne Denemeler Yaşayan ölüler kısmı

 “Yaşayan Ölüler” kısmıyla Montaigne'e  yalnızca fiziksel ölümü değil, aynı zamanda yaşamdan tamamen kopuşu da düşünmektedir. Montaigne'e göre yaşamak, içsel bir canlılık; kişinin kendisiyle ve dünyayla anlamlı bir şekilde meşgul olması demektir. Ancak insanlar, çevrelerindeki dünyadan yabancılaşarak hayata olan ilgilerini yitirirler; bedenleri hala hayatta olsa da ruhen “ölü” hale gelirler. Montaigne, bu insanların pasif bir yaşam sürdüğünü, zamanı geçip giderken izlediklerini fakat hayata aktif bir şekilde katılmadıklarını iddia eder. Bu bakış açısı, insanı yaşamın değerini takdir etmeye ve her anı dolu dolu yaşamaya teşvik eder. Montaigne’e göre insanlar ölüm korkusuyla kör olmuş ve hayattan uzaklaşmıştır; ona göre asıl trajedi, insanların ruhen zamanından önce ölmüş olmalarıdır. Ona göre, “yaşayan” insan, her gün anlam ve ruh arayışında olan kişidir. Dolayısıyla “Yaşayan Ölüler” terimi, insanlara hayatı yüzeysel olarak değil, derinlemesine yaşamak gerektiğini hatırlat...

Montaigne Halk ve Kral

 Montaigne Denemeler Halk ve Kral Montaigne, halk ve kral arasındaki ilişkiyi yalnızca bir güç dengesi olarak değil, karşılıklı sorumluluk ve saygı çerçevesinde ele alıyor. Ona göre, bir kralın gerçek gücü, halkına hizmet etme amacında yatmalıdır; adalet ve bilgelikle yönetilmeyen bir güç, eninde sonunda zayıflayacaktır. Halk ise, krala saygı göstererek kendi huzurunu ve güvenliğini korur. Montaigne’e göre, iyi bir yönetim halk ve kralın birbirini anlaması, sorumluluklarını idrak etmesiyle sağlanır. İdeal toplum düzeni, gücün adalet ve vicdanla birleştiği bir karşılıklı güven ilişkisinde var olabilir. Montaigne'nin fikirlerine burada bende katılıyorum.  Montaigne’in halk ve kral arasındaki ilişkiye dair düşünceleri, yönetici ve halk arasındaki bağın sadece güç değil, adalet, güven ve karşılıklı sorumluluk üzerine kurulu olması gerektiğini söylüyor. Kendi bakış açımdan da bu görüş çok mantıklı, çünkü sağlıklı bir toplumun ancak halkın yöneticisine güvenmesi ve yönetici gücün de...

Montaigne Nasıl Konuşmalı kısmı

  Nasıl Konuşmalı? Montaigne'in Nasıl Konuşmalı Kısmı Konuşmak, yalnızca kelimeleri ardı ardına sıralamak değildir; insanın düşüncelerini ve duygularını karşısındakine anlaşılır ve etkili biçimde aktarabilmesidir Montaigne “nasıl konuşmalı” kısmında konuşmanın içeriği kadar tarzının da önemli olduğunu vurgular. Ona göre, iyi konuşmak; sade, anlaşılır ve doğal bir üslup benimsemekten geçer. Montaigne'in yaklaşımında, ne söylediğimiz kadar, nasıl söylediğimiz önem taşır. Montaigne’in düşüncesine göre, etkili bir konuşma samimiyetle başlar. Sözler, yapmacıklıktan uzak, içtenlikle söylenmelidir. Doğallık, bir kişinin düşüncelerini olduğu gibi, süslemeden ya da abartmadan ifade etmesi anlamına gelir. Bu açıdan, Montaigne'e göre konuşurken aşırı süslü kelimelerden ya da zor anlaşılır cümlelerden kaçınmak, konuştuğumuz kişiyle  doğrudan bir bağ kurmamızı sağlar. Ona göre, asıl amaç etkili ve anlamlı bir iletişim kurmaktır. Ayrıca, Montaigne karşısındakini dinlemenin de konuşmanı...

Montaigne Kitapların Değeri hakkında deneme

 Montaigne Kitapların Değeri  Montaigne’in ''kitapların değeri” üzerine yazdığı kısım  edebi eserlerin insanların yaşamındaki yerini ve kitapların insanların yaşamındaki yerini ve kitaplara yüklenen anlamları incelemiştir Montaigne'ye göre kitaplar sadece bir bilgi edinme aracı değil aynı zamanda insanın kendisini tanıması ve kendisiyle iletişime geçmeye yarayan bir araçtır. Kitap okumak insanı, başkalarının hayatları aracılığıyla farklı dünyalara açılan bir portal gibi  bir yolculuğa çıkarır. Kitaplar aracılığıyla başka kültürleri, toplumları ve düşünceleri öğrenenmeyi sağlar böylece, kendi fikirlerini gözden geçirme şansı bulur. Montaigne, kitapların insan zihnini geliştirici, ufkunu genişletici özelliklerini överken, ayrıca Montaigne kitapları kendisine bir dost olarak görmektedir adeta onu yalnızlıktan kurtaran ebedi dostlardır. Ayrıca Montaigne kitapların körü körüne okunmaması gerektiği, kitapları okurken eleştiriyel düşünceyi bir tarafa bırakılmaması gerektiği...

Montaigne İnsan Hali

 Montaigne İnsan Hali Sayfa 102 İnsan, değişken ve çelişkili bir varlıktır. Bir gün mutlu, diğer gün üzgün olabiliriz. Düşüncelerimiz, duygularımız ve kararlarımız sürekli değişir. Bu değişiklikler, aslında insan olmanın bir parçasıdır. Her insan zaman zaman hatalar yapar, bazen doğru bildiğini yanlış yapar. İnsan hali aynı zamanda büyümek ve değişmekle ilgilidir. Her hata, bize bir ders verir. İnsan, kusurlarını kabul ettiğinde, kendisiyle barışık olur. Hayat, mükemmel olmaktan çok, bu değişimleri kabul etmekle daha anlamlı hale gelir. İnsan olmanın güzelliği de burada yatar.

Montaigne Ölüm

 Montaigne Denemeler Ölüm Sayfa 109 ''Hayat bir işinize yaramadıysa boşu boşuna geçtiyse onu yitirmekten ne korkuyorsunuz? Daha yaşayıp da ne yapacaksınız?'' ''Hayattan edeceğiniz karı ettiyseniz doya doya yaşadıysanız güle güle gidin'' ''Kaç yüzyıl yaşarsanız yaşayın ölüm yine ebedi olacaktır'' ''Hayatın değerini uzun yaşanmasında değil, iyi yaşanmasındadır'' ''Bizi korkutan ölümden çok bizim cenaze olaylarıyla asık suratlarla ölüme verdiğimiz korkunç haldir'' Hayatımızın değeri, uzunluğunda değil, nasıl yaşandığında yatar. Bir ömre anlam kazandıran şey, yılların ne kadar fazla olduğu değil, o yıllarda neler yaşadığımız neler yaptığımızdır. Ve eğer dolu dolu yaşamış, her anın tadını çıkarmışsak, gerçekten daha fazlasına ihtiyacımız var mı? Ve eğer gerçekten fazla birşey yaşamadıysak ve hayatımız güzel geçmediyse yaşamamızın ne faydası var? Ölüm her nasıl olsa herkesin başına gelicek belki bugün belki yarın...

Kanunlar Üstüne Montaigne Denemeler

Kanunlar Üstüne bölümü, sayfa 14'te yer almaktadır. Kanunlar Üstüne "Kanunlar doğru oldukları için değil kanun oldukları için hayatta kalırlar." "Kanunlarda daha çok daha geniş hoşgörülülüğe yol açıcı ne vardır." Aslında burada Montaigne, kanunların her zaman adalet sağlayamayacağına dikkat çekiyor. Buradan anladığım kadarıyla aslında Montaigne, kanunların  mutlak doğruluğa dayalı olmayabileceğini düşünüyor ve bunların sadece var oldukları ve toplum tarafından kabul edildikleri için uygulandırıldıklarını düşünüyor. Şahsen bu düşünceler bana ve sıradan topluma saçma gelebilir fakat Montaigne bu kitabı 16. yüzyılda yazdı. Bu yüzden o dönemin sosyal, politik ve hukuki yapısını göz önünde bulundurmamız lazım. 16. yüzyıl Avrupası, özellikle Fransa yani Montaigne'nin yaşadığı ülkede o zamanlar monarşi ve feodal düzen hakim olduğu bir dönemdi. Kanunlar genellikle kralların ve güçlü sınıfların çıkarlarını koruyordu. Bu da sıkı sıkıya geniş çaplı otorite sağlıyordu. ...